“ÇANAKKALE SAVAŞINDA TIP FAKÜLTESİNİN BÜTÜN ÖĞRENCİLERİ SAVAŞA GİTTİĞİ İÇİN MEZUNİYET VEREMEYEN BİR MESLEĞİN DEVAMIYIZ BİZ”
Sayın; Başkanım Öncellikle Bizi Kırmayıp bu yoğun programınızda bizi ağırladığınız için çok teşekkür ederiz.
Bilindiği gibi 2020 yılı, ülkemize depremler, sel, orman yangınları ve Koronavirüs (Kovid-19) pandemisi gibi bir çok felaketler ile birlikte geldi. Kovid-19 pandemisi ve korunma tedbirleri konusunda her vatandaşımızın merak ettiği soruların yanıtını bulmak için Adana Tabip Odası Başkanı Uzman Dr. Selahattin Menteş ile bir araya gelerek sorularımızı yönelttik.
İlk Sorumuz
-Pandemi Nedir ? Tarihi Nedir ?
Pandeminin bütün dünya’da bir bulaşıcı hastalılığın yayılması anlamına geldiğini ifade eden Adana Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Selahattin Menteş, konuşmasını şöyle sürdürdü; “Pandemi, hastalığın kıtalar arası yayılması anlamına gelir. Dünya tarihi pandemilerin tarihi ile orantılıdır. Tarihte bilinen ilk pandemi; Atina pandemisidir. Atina Pandemisi M.Ö 426-429 arasında olmuş ve o dönemde yaklaşık 100 bin Atinalının ölümü ile sonuçlanmıştır. Mesela o dönem var olan iki milyarlık dünya nüfusunun dörtte biri yani beşyüz milyon insan 1918 yıllarında var olan İspanyol gribinden etkilenmiş, 50 ila 100 milyon arasında insan öldüğü söyleniyor. Çok ilginç bir bilgi daha var. İspanyol gribi döneminde Samsuna çıkmaya hazırlanan Ulu Önderimiz M.Kemal ATATÜRK'de İspanyol gribine yakalandığı söylenir. Hatta İspanyol gribine yakalanması nedeniyle, Samsun’a çıkış olayını geciktirdiği söylenir. Sizlerinde bildiği gibi domuz gribi, kuş gribi, ebola, sars ve mers gibi pandemileri atlattık. Şimdi de bir Covid -19 virüsü var. Yaşanan virüsler birbirinden farklı olduğundan aynı virüsün bir kez daha pandemi yapması çok az görülüyor. İnsanoğlu karşılaştığı virüse göre bir aşı geliştiriliyor. Yada insan vücudu buna karşı bir bağışıklık geliştiriyor. Covid-19 yeni bir virüs. Ancak şekil değiştirerek yani mutasyona uğrayarak yeniden hastalık yapıyor. Yani pandemilerle karşılaştığımız her vakka yeni bir grip yeni bir virüs başka bir şey oluyor.”
-Bu Dönemde Pandemi İyi Yönetilebiliyor Mu ?
Uzm. Dr. Menteş, “Şimdi pandeminin iyi yönetilemediği kesin. Neden iyi yönetilemiyor? biz bunu daha öncede açıklamıştık. Toplumda bütün vatandaşlara sorduğumuzda % 60 ile 70 arasında bir vatandaş akşamları turkuaz taploda yayınlanan rakamların doğru olmadığına inanıyor. Yani şuan kamuoyu yoklamalarında % 60’ların 70’lerin üzerinde bir oran, bu yönetimin doğru olmadığının ve rakamların da doğru olmadığına inanıyor. Bu nedenle pandemi de asıl olan şudur; siz olabildiğince vatandaşa açık olmak zorundasınız. Ayrıca bilim adamlarına, sağlıkçılara, hekimlere ve sivil toplum örgütlerine açık olmak zorundasınız. Dünya’ya açık olmak zorundasınız. Neden? çünkü bizler somut verilerle hastalığın nereye gittiğini tahmin ediyoruz. Halk sağlığı uzmanlıkları, Epidemiyologlar istatistiklere göre hareket ederler. Siz bir defa rakamları onlardan sakladığınızda yada yanılttığınız da pandeminin tahminini yapamıyorsunuz, tedavi geliştiremiyorsunuzdur. Daha kötüsü şudur; vatandaş rakamları az gördüğü için belki de önlem almıyor, almakta gecikiyor. Yöneticiler toplumun diğer kesimlerini rehavete itiyor. Vaka rakamları gerçek açıkladığınız da ne oluyor? acaba biz halkı panik ve tedirginliğe iter miyiz? Diye düşünüyor olabilirler. Bakın panik yaratan kişi iki şey yapar. Evet hata yapabilir ama kendini korumak için çaba harcar. Yada başkalarını korumaya çalışır. Pandemi yönetiminde panik kötüdür ama, panikten daha kötü bir şey varsa o da rehavettir.”
-Devlet Bahçeli TTB Kapatılsın Diye Bir Çağrıda Bulunmuştu Sizin Buna Karşı Cevabınız Ne Olur ?
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Adana Tabip odasının bu süreçte tek işi var. O da pandemiyi yenmek. Bizim başka hiç bir işimiz yok. Bizi tanıyan herkes bunu bilir. Bu Ülkede TTB’ye üye yüz binin üzerinde hekim var. Devlet memuru hekimlerin zorunlu olmamasına karşın gönüllü olarak Tabip odalarına üye oluyorlar. TTB ve Tabip odaları olark bizler sağlığın örgütlü mücadelesini yürütmeye çalışıyoruz. Bu ülkede Çanakkale’de şehit düşmüş de bizleriz. Genç Cumhuriyet’te şehit düşmüş ve bütün o süreçte sıtmayı, kolerayı, tifoyu tüberkülozu yenmiş olanda bu hekimlerdir. Bu hekimler bu ülkenin emrinde, bu ülkenin esenliğinden ve iyiliğinden başka hiç bir şey düşünmüyor. Tabi ki bunların da kendi görüşleri var. Ama her şeye rağmen bu ülke bizim ülkemizdir. Biz ülkemizi için gerektiğinde canımızı feda ederiz. Kaldı ki zaten 50 üzerinde 55 yaklaşan bir canımızı feda ettik. Bu ülkede Avrupa’da dünyanın diğer taraflarında normal halka göre, sağlıkçıların hastalanma oranı % 4- 5 kat fazla iken Türkiye de 10 -14 kat fazla. Biz hekimler gerçekten ölüyoruz. Ve sadece ölürken insanlara yaralı olmaktan başka bir düşüncemiz yok. O zaman sizde lütfen bu mücadelemizde bizi siyasete çekmeyin bizim siyasetle işimiz yok. Bizim hiç bir siyasetle işimiz olamaz. Bizim tek işimiz var; bu ülkenin halk sağlığını korumak, bu ülkeyi pandemi belasından kurtarmak. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz, bunu yaparken önümüzü açın, bize köstek olamayın yeter.
-Peki Hocam Çözüm Önerileriniz ve Halka Uyarınız Nelerdir ?
Pandemi de değişmez bir Altın Kural; Maske + Mesafe + Hijyen ve sağlıklı beslenmedir. Kesinlikle bunlara uyacağız. Bunun uçarı, kaçarı yok. Pandemide sorumluluğu ne biz oda yöneticileri, ne hekimler, ne yöneticiler, ne idareciler nede iktidarda olanlar üstünden atabilir. Siz halk hareketliliğini mutlaka önlemek zorundasınız. Bakıyorsunuz düğünler devam ediyor, büyük toplantılar devam ediyor, asker uğurlamaları devam ediyor, restoran barlar devam ediyor. Sürekli halk hareketliği var. Halk hareketliliğinin olduğu yerde pandemiyi önleme şansınız yok. Bunların hepsini biran önce toparlamak ve yasaklamak lazım. Bakın günümüz itibarı ile bugün Galler’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Avrupa’da Fransa’da İngiltere’de akşamın belli saatinde sabaha kadar, sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Almanya şansölyesi Angela Merkel, Kovid-19 pandemisi için “İkinci Dünya savaşından sonra Almanya'nın gördüğü en büyük felakettir” diye açıklama yaptı. Şimdi buradan neyi çıkartıyoruz? burdan şunu çıkartıyoruz; önlemlerin kesinlikle sıkı bir şekilde uygulanması gerekli. Filyasyon pozitif olup, hastaneye yatırmak zorunda kalmadığımız evde de takip edilebilir tedavi edilebilir dediğimiz hastaların takibinin iyi yapılması mutlaka filyasyon kurallarına uyulması lazım. Bakın Almanya'yla Türkiye arasında müthiş bir benzerlik var. Benzerlikten biri şu; Almanya’nın nüfusu 83- 84 milyon. Türkiye’nin ise 82 milyon Almanya'nın toplam hasta sayısı 350 bin Türkiye'nin 320 bin. Almanya da toplam ölümlerle bizim ölümlerimiz arasında yaklaşık aynı rakamlar çıkıyor. Dün Almanya beş bin küsür pozitif açıkladı. Biz ise 1958 pozitif açıkladık. Şimdiye kadar bizim açıkladığımız en büyük pozitif sayılarından birisi. Şimdi İngiltere bir günde 20 bin pozitif açıklıyor. Bakın İngiltere, İspanya, İtalya 10 binlere dayanan pozitifler açıklıyor. Avrupa şuan sokağa çıkma yasaklarını konuşuyor. Biz ise alabildiğine rahat bir şekilde hala bilgileri doğru olup, olmadığını bilmediğimiz bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Ve sorumluğu başkasının üstüne atıyoruz. Biz okulları açtık, tamam hepimiz örgün eğitimden yanayız. Örgün eğitim olmalıdır ama çocuklarımızı koruyacak bir şekilde önlemler alarak olmalıdır. Ekim ayının 15'den sonra biraz gecikmeli olarak takip ediyorum ama, şuan influenza gribi dediğimiz mevsimsel gribin başlama dönemindeyiz. Biz daha mevsimsel gribin neyle sonuçlanacağını bilmiyoruz. Bilmediğimiz içinde çok daha sıkı önlemler almamız şart. Çünkü mevsimsel gribin belirtileriyle Covid -19 belirtileriyle nerdeyse aynı. Ayıra bilmenizin yolu PCR Testinden geçiyor. Şimdi biz 110 bin civarında her gün test yapıyoruz. Biz eğer geçen yıllarda gördüğümüz grip salgınları başladığında aciller, hastaneler tamamen dolduğunda gelen hastalara PCR Testi yapabilecek miyiz? Bu testlere hem ekonomimiz hem de test sayımız yeterli mi? yetmeyecekse o zaman bu günden mutlaka sıkı tedbirlerin alınıp hem mevsimsel gribi hafif atlatabilmek, hem de covid ile olan ciddi mücadelemizin sekteye uğramaması için kesin kurallar uygulanmalıdır. Devlet aracılığı ile mutlaka yasaklar getirilmeli, kalabalık kavramının dilimizden çıkması lazım. Kalabalık diye bir şey olmamalı. İtalya, İngiltere ve Almanya’da aynı aileden olmayan altı ve üzerinde olan kişinin bir arada olması yasaklanmıştır. Biz ise hala toplantılar yapıyoruz, biz ise hala mitingler yapıyoruz. Biz hala açılışlar yapıyoruz, Biz hala düğünler yapıyoruz. bunun bir yerde bitirilmesi lazım. bitirilmez ise pandemi bitirilmez.”
-Hocam Bu Durum da Hekim ve Sağlık Çalışanların Değeri Anlaşıldı mı Sizce ?
“Toplumda kimin değeri var?” noktasına gelmek lazım. Sağlık çalışanların değerinin bilinmesinden daha önemlisi sağlık çalışanlarını korumaktır. Hekim ve sağlık çalışanlarının ne sosyal haklarını verirsiniz. Ne ekonomik durumunu düzeltiriniz. Nede onlara yeterince koruyucu ekipman verirsiniz. Sonrada “sağlıkçılar bizim için değerlidir” derseniz bunun hiç bir anlamı yoktur. Sağlıkçıların değeri zaten vardı. Biz mesleğimizi canla başla yapan bir meslek grubuyuz. Bizim meslek grubumuzda Çanakkale savaşında tıp fakültesinin bütün öğrencileri savaşa gittiği için mezuniyet vermeyen bir mesleğin devamıyız. Biz yeni Cumhuriyetin hem oluşmasında Kurtuluş Savaşı mücadelesinde idik. Hem de sonrasında Genç Cumhuriyetin veremi, sıtmayı diğer hastalıkları ve tüberkülozu bunları atlatabilmesi için mücadele ettik. Sağlık çalışanları ve hekimler her zaman mücadelenin ve ülke yararına olan her şeyin ön safasında olmuştur. Gerektiğinde ihtiraz etmiştir, doğruların olduğu şeyleri söylemiştir. Ama mücadelesinden de ülke yararına mücadeleden de vazgeçmemiştir. O anlamda biz mesleğimizin değerini biliyoruz. Fakat bir mesleğin değerini bilmek ‘sağlıkta şiddeti’ tamamen ortadan kaldırmakla mümkündür. Sağlıkçıların ekonomik ve özlük haklarının iyileştirmekle mümkündür. Kişisel donanım malzemelerini onlara sunmakla mümkündür. Tüm bunlar yapıldığında bizim değerimiz bilinir. Pandemi döneminde ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’ diye bir yasa çıktı. Biz çok sevindik. Ama şimdi eksik bile olsa, bu yasa eksik haliyle bile uygulanmıyor. Yani biz bunların da düzeltilmesini istiyoruz. Ama bütün bu çağrımız hem meslektaşlarımız hem de bu ülkenin yararına istekler. Pandemiyi daha iyi yönetebilmek için daha iyi yenmek için istekler bunlar. Bu bize ek yükler veriyor. İnsanların bize olan inancı ve sevgisi bizim daha çok çalışmamızı getiriyor. Emin olunuz bu dönemde arkadaşlarımız izinlerini almadan çalışıyorlar. Emekliliği gelmiş insanlar, emekli olmuyorlar ki insanlar “savaştan kaçtı” demesinler. Biz bu olayı, sanki bir savaş meydanı gibi düşünüyoruz. Nasıl ki savaş meydanın da savaşan bir komutan orayı terk etmiyorsa, bizde pandemi ile olan mücadelemiz de bir savaşçı gibi burayı terketmememiz gerektiğini, savaşmamız gerektiğini düşündüğümüz için biz izinlerimizi bile kullanmadan mücadele ediyoruz.”
-Hocam Pandemiyle Mücadele Sadece Sağlıkçılara Bırakılırsa Başarılı Olur Mu ?
Şimdi pandeminin başarısı, tedavi ile olmaz. tedavi de hastayı tedavi edersiniz. size gelmiş hastayı tedavi edebilirsiniz. ama pandemi de başarı toplumsal bilinçle olur. herkes görevlerini yerine getirdiğinde olur. biraz önce söylediğim gibi bu bir seferberlik ise bu seferberlikler hem önden savaşanlar vardır, hem de oraya malzeme gönderenler vardır. bazen görev sadece evden çıkmamaktır. evden çıkmayarak bu ülkeyi kurtarabilirsiniz. biri size bunu söylese ne kadar mutlu olursunuz, bu duyguyla o zaman evden çıkmasınız yada maskenizi, mesafenizi, hijyeninizi koruyarak kalabalıklara girmeyerek evden çıkmamaya özen göstererek savaşta muzaffer olabiliyorsunuz. biz size bunu söylüyoruz. biz vatandaşlarımıza bunu söylüyoruz. sadece bunu yapın ve bizim işimizi kolaylaştırın. tekrar söylemek gerekirse hiç bir pandemi tedaviyle başarılı olamamıştır, tedaviyle tedavi edilmemiştir. korumayla ve önlemlerle yapılmıştır.
-Son Olarak Adana ve Çevresinde Covid -19 Pandemisinin Durumu Nedir Sizce ?
Şimdi tabi, sadece verilere baktığımızda belki onu korumak ve konuşmamızda gerekli. kabul edelim ki her gün turkuaz tablosu doğru. her gün çıkan rakam doğru olarak kabul edelim. Sağlık bakanlığının bize açıkladığı doğru kabul edelim. bakın dün 75 kişi öldü, yani bu sadece doğru diye kabul ediyoruz. 1958 kişi dün pozitif olarak çıktı. 75 kişi soruyorum hem vatandaşlarımıza hem insanlara az mı ? bir günde bir hastalıktan ölmesi. üstelik bu hastalık sadece önlenebilir bir hastalık olarak geçiyor tıpta. önlenebilir bir hastalıkta, her gün 75 kişi ölmesi doğal mı ? biz rakamın o olmadığına inanıyoruz. Ama diyelim ki o rakam doğru, her gün 75 kişi ölüyor. 75 kişinin öldüğü bir yerde, insanların hepimizin kendimize gelmemiz lazım. her gün 75 can 75 anne, 75 baba -kardeş, hekim kaybediyoruz. bakın hekim ölümlerinde sadece bu ülkede elliyi geçtik. 115- 120 'ye yaklaşan bir toplamda sağlıkçı ölümü var. siz bir hekimi 35 yaşına kadar eğitiyorsunuz, eğitimden geçiriyorsunuz. hekimler bu ülke için bir değer. siz bu değeri en verimli döneminde kaybediyorsunuz. bakın milli servet aslında ülkelerin milli serveti insanlarıdır, yetişmiş insanlarıdır. Biz aslında milli servetimizi kaybediyoruz şuanda. gelinen noktada Adana da neiz derseniz ? Adana'da da Türkiye'nin her hangi bir yerinde daha iyi bir noktada değiliz. hatta kötüyüz. şuan itibarıyla ayrılan bütün yoğun bakım odaları doludur. şimdi ayrılan bütün yataklar, nerdeyse dolu. her gün o doluluk oranları açıklanıyor. ayrılmış yataklar dolu evet başka yataklar da var kullanılabilecek. biz hastaları yatırmayalım evine gönderelim dediğimiz için biraz hastanelerin sayısı azalmış gibi görünüyor. ama pozitiflik oranlarımız yeniden yükselmeye başladı. geçen 15 günlük içerisinde bir miktar dalgalı düşme eğilimindeydi. yeniden yükseldi. yani biz önlemlerimizi almadıkça, bugün yaptığımız her şey bir hafta on gün sonra bize hastalık olarak geri dönüyor. bugünden başlamamız lazım. hata bugünden bizim artık sokağa çıkma yasaklarını çok ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. belki de süreç bize bütün önlemleri alarak ekonomik önlemler ve güvenlik önlemleri dahil olmak üzere barınma ve yiyecek önlemlerin de alarak, 15 gün kapanmayı belki de getirecek. bakın burda ki mesele şu; elbette pandemiler insan tarihi kadar eski, elbette bu son pandemi olmayacak. burda ki bütün sorun şu; pandemiyi sağlık sistemi karşılayabilir mi ? karşılayamaz mı ? karşılayabilir noktaya getirmemiz lazım. Bakın ben size bir şey sorayım. sizce çin dünyada ki 100 ülkede kaçıncıdır vaka görünme oranı olarak ? Çin 59. bakın ben size söyleyim Aralık ayında Çin'de başlayan huanda başlayan pandemi de Çin şuan ilk elli de bile yok, hasta sayısı olarak. dün Çin de pozitif hasta sayısı 15 den az. Çin de ölümler bizim kat ve kat altımızda. bakın Çin de çıktı bu. en fazla ölümlerde Amerika, Hindistan, Brezilya devamı Rusya geliyor, diğerleri geliyor. yani ilk elli de Çin yok. Bu bize pandeminin yönetimin ne kadar ciddi olması gerektiğini ve yapılan iyi şeylerin neyle sonuçlanacağını gösteriyor. yani düşünün dün sadece 15 tane pozitif var çin de çin de çıktı bu. Biz bunu yapabilirdik, hala yapabiliriz. nüfusu bizden çok çok fazla. her şey kurallarına göre, biz hala kurallar uymuyoruz. hale Filyasyon iyi yapmıyoruz. hala maçların seyircili oynanıp oynanmamızını konuşuyoruz. çocuklarımızı çocuk bu çocuğun pandemide önlem almasını bekleyemesin, bu çocuk oyun istiyor. belki de bu süreç maskeli olduğumuz için mevsimsel gribi daha rahat geçireceğiz. önlemlere uyarsak, yani her yıl bir milyon aşı mevsimsel grip için ısmarlanıyordu bu yıl bir milyon üçyüz bin sağlıkçılarda dahil olmak üzere maksimum iki milyon aşı gelecek ülkeye, bu ülkede 2019 verilerine göre 65 yaş üstü yedi buçuk milyon. biz grip aşısını herkese öneriyoruz. altı ayı geçmiş herkese öneriyoruz. siz bu ülkeye 20 milyon aşı almasanız çok bir anlamı yokmuş gibi görünecek. bu ülke bu kadar aşı ekonomisini kaldırabilecek mi ? bunun parasını belki kaldıramayacaktır. ama ekonomin düzelmesi bile bizim uygulayacağımız kurallara bağlı. yani biz kurallara uyacağız, Devlette uyacak, vatandaşta uyacak hepimiz uyacağız. ve sağlıkçıların sağlık sisteminin işini azaltacağız. eğer bunları yapmasak bizim toparlanabilme şansımız yok, sağlık ekonomisinin, ve ekonominde toparlanabilme şansı yoktur."diye konuştu.
Size teşekkürlerimi sunar, tüm okurlarınıza saygılarımla…
Bizde Önce Çukurova Doğuş Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…