“Dünün Değil Bugünün Değil Yarının Türkiyesi için 6 Parti’nin Bir Manifestosudur”

Gerçekleştirilen ziyarette, ortak nokta Adana ve Ceyhan’a hizmetler üzerine  sıcak bir sohbet gerçekleştirildi. Ceyhan Deva Partisi İlçe Başkanı Mehmet Çakır ve İlçe Başkan Yardımcısı Uğur Karataş, Güçlendirilmiş Parlementer sistem hakkında da bilgiler verdiler.

 

 

DEVA Partisi Ceyhan İlçe Başkanı Mehmet Çakır; Dünün Değil Bugünün Değil Yarının Türkiyesi için 6 Parti’nin Bir Manifestosudur Diyen Çakır;

# Yarının Türkiye’sini inşa etmek için hazırladığımız Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nde istişareyi ve uzlaşmayı esas alarak yoğun bir çalışma gerçekleştirdik.

Altı muhalefet partisi liderlerimiz, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışmasını kamuoyuna sunarak,

 

-CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE NASIL BİR ORTAMDA GEÇİLDİ?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine 16 Nisan 2017 referandumu ile geçilmiştir. Türkiye

siyasi tarihinin en önemli anayasa değişikliklerinden biri olmasına rağmen referandum

süreci, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal şartlarında gerçekleşmiştir.

Sistemin hüviyeti, içinde bulunduğu kriz halinin ruhunu yansıtmaktadır. Bu

sebeple, milli iradenin sağlıklı bir şekilde sandıkta tecelli etmesi de mümkün olmamıştır.

Darbe girişimi ardından iktidar, otoriter tutum, ayrıştırıcı ve güvenlikçi siyasal dil ile toplumda

endişe ve kutuplaşmayı arttırmış, OHAL’i de antidemokratik bir iktidar yapısını

oluşturmak için bahane ve araç olarak kullanmıştır. Bu dönemde demokrasinin asli gereği

olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri yok sayılmış, anayasa değişikliği geniş toplum

kesimleriyle, siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerin anayasa kürsüleriyle

ve barolarla müzakere edilmemiştir.

İki partinin genel başkanları tarafından oluşturulan dar bir komisyon ile hazırlanan bu

anayasa değişikliği, toplumsal bir sözleşmede olması gereken kapsayıcı bir bakış açısından

oldukça uzak şekilde Meclis gündemine getirilmiş, 41 gün gibi kısa bir sürede komisyonda

ve Genel Kurul’da demokratik bir biçimde müzakere edilmeden kabul edilmiş ve

alelacele referanduma sunulmuştur.

Devletin tüm imkanları “Evet” kampanyası için seferber edilmiş, muhalefet partileri

ile sivil toplum örgütlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakları kısıtlanmış,

farklı görüşlere medya ambargosu uygulanmıştır. Yapılan referandumda, tartışmalı oylama

sonucuna göre %51,41 ‘kabul’ yanında %48,59 ‘hayır’ gibi toplumun neredeyse yarısının

reddettiği bir anayasa değişikliği kabul edilmiştir.

 

 

-CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ NEDEN YANLIŞ?

 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açmış; Cumhurbaşkanı’na

yasama, yürütme ve yargıyı güdümü altına alan çok geniş ve denetimsiz

yetkiler tanıyarak otoriter bir yönetim yaratmıştır.

Anayasal devlet; kuvvetler ayrılığına dayanan, yürütme gücünün sınırlandırıldığı, denge

ve denetlemeyi teminat altına alan, yargının bağımsız olduğu, temel hak ve hürriyetlerin

en geniş manada tanındığı ve kurumsal aklın günübirlik düşüncenin önüne geçtiği bir

sistemdir. Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden

zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine

karşı çıkıyoruz.

 

1. Yürütme

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde gerçek anlamda denge ve denetleme mekanizmaları

öngörülmemiştir. Yürütme yetkisi tek bir kişide toplanmış, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi

çıkarma yetkisi ile yasama etkisiz kılınmış, atama yetkileri ile de yargı bağımlı

hale getirilmiştir. Böylece kişiselleşen bir iktidar yapısı ortaya çıkmıştır.

Cumhurbaşkanı, tek imza ile her türlü işlemi yapabilme yetkisi ile donatılmıştır. Bu durum

Cumhurbaşkanı’nın her konuda söz söylemesine, karar vermesine ve imza atmasına

yol açmıştır. Bu sistem, bakanları ve kamu bürokrasisini yetkisiz kılmış, sorumluluk almalarını

engellemiş ve sağlıklı bir kamu yönetiminin oluşmasına engel olmuştur.

Anayasa’daki tarafsızlık yeminine rağmen, Cumhurbaşkanı parti genel başkanlığına

devam etmiştir. Dolayısıyla parti genel başkanlığı ile devlet ve hükümet başkanlığı tek

kişinin şahsında birleşmiş, partili Cumhurbaşkanı, ülkenin sorunlarını daha da derinleştirmiştir.

Cumhurbaşkanı’nın “geri gönderme yetkisi” bu sistem ile “veto yetkisi”ne dönüşmüştür.

Cumhurbaşkanı tarafından Meclis’e iade edilen kanunlar ancak üye tam sayısının salt

çoğunluğu ile kabul edilebilmektedir. Böylece Cumhurbaşkanı Meclis’in kanun yapım sürecini

sınırlandırabilecek ve hatta engelleyebilecek bir yetkiye sahip olmuştur.

Üst düzey kamu görevlilerini atama ve görevden alma yetkilerinin tamamı Cumhurbaşkanı

tarafından kullanılmaktadır. Bu durum, yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanının şahsında

toplanarak merkezileşmesine, kurumların geri planda kalmasına, bürokraside liyakat

ve hiyerarşinin ortadan kalkmasına neden olmuştur.

 

 

2. Yasama

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Meclis’in yasama fonksiyonları yürütme ile paylaşılmış,

yasamanın denetim fonksiyonu işlevsiz hale getirilmiştir.

Cumhurbaşkanı’na tanınan kararname yetkisi ile münhasıran Meclis’e ait olan yasama

yetkisi Cumhurbaşkanı tarafından kullanılır hale getirilmiş, bu durum kuvvetler ayrılığı

ilkesini yürütme lehine bozmuştur.

Yasamanın yürütme üzerindeki denetim fonksiyonları fiilen yok edilmiştir. Gensoru ve

bakanlara sözlü soru sorma yetkisi kaldırılmıştır. Yine yasamanın en etkili denetim araçlarından

olan meclis soruşturması, yeter sayılarının arttırılması nedeniyle işletilemez

hale getirilmiştir.

Yasamanın millet adına kullandığı devredilemez bütçe hakkı ortadan kaldırılmıştır. Bu

hak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Cumhurbaşkanı’na geçmiş, Cumhurbaşkanı

tarafından hazırlanan bütçenin reddedilmesi halinde bir önceki yılın bütçesinin yeniden

değerleme oranı ile yürürlüğe gireceği kabul edilmiştir. Böylece Meclis’teki bütçe müzakerelerinin

ve bütçenin reddedilmesinin yürütme üzerinde hiçbir anlamı kalmamıştır.

3. Yargı

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle partili Cumhurbaşkanı, yargının bağımsızlığı ve

tarafsızlığını yok etmiştir. Hakimler ve Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı’na tanınan doğrudan

ve dolaylı atama yetkileriyle, yürütmenin vesayetine girmiştir.

Hâkimin görevini icra ederken iç ve dış etkenlerden tamamen arınmış şekilde objektif

kriterlere ve vicdanının sesine uyarak karar verebilmesi anlamına gelen hâkimlik teminatı,

etkili şekilde güvence altına alınmamıştır. Oysa hâkimin coğrafi teminatının olmadığı

bir yargı düzeninde, yargı bağımsızlığından söz edilemez.

Anayasa Mahkemesi’nin iktidarın baskı ve tehdidi altında olması ve üyelerinin neredeyse

tamamının doğrudan ve dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından atanması, Yüksek

Mahkeme’nin bağımsızlığını ve tarafsızlığını zedelemektedir.

Anayasa Mahkemesi’ne yapılan üye atamaları siyasi saiklerle yapılmaktadır. Böylelikle

yürütmeye bağlı bir Anayasa Mahkemesi hedeflenmektedir. Yürütmenin yönlendirmesi

ile Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması ve Anayasa’ya aykırı tavır sergileyen

alt derece yargıçlarına Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından işlem yapılmaması

hatta terfi yoluyla ödüllendirilmesi, anayasal devlet iddiasını boşa çıkarmaktadır.

 

YENİ BİR SİSTEM ÖNERİYORUZ

Bizler, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerimizle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini

sona erdirirken geçmişe geri dönmüyor, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına

dayanan yeni bir sisteme geçiyoruz.

Türkiye, parlamenter demokrasi bakımından köklü bir geçmişe sahiptir. Kesintiye uğrayarak

halkın iradesinin engellendiği dönemler olsa da güçlü bir parlamenter demokrasi

kültürüne sahibiz.

Bununla birlikte ülkemizde hiçbir zaman gerçek anlamda çoğulcu demokrasiye geçiş de

mümkün olmamıştır. 1921 Anayasası’nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye

Cumhuriyeti devleti, sonraki anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.

1961 Anayasa’sı, birçok yeni ve önemli düzenleme getirmiş olsa da çok partili siyasi hayatımıza

sekte vuran bir askeri darbenin ardından hazırlanmıştır. Buna bağlı olarak da

silahlı kuvvetler başta olmak üzere, bazı bürokratik kurumlara demokrasi ile bağdaşmayacak

yetkiler tanımış, dolayısıyla bürokratik vesayet düzenine sebep olmuştur. Örneğin,

MGK üzerinden yürütmenin etkinliği zaafa uğratılmış, siyasi faaliyetlerin dar bir

perspektif ile denetlenmesi neticesinde anayasa yargısı tarafından pek çok siyasi parti

kapatılmış, yasama ve yürütme vesayet altına alınarak zayıflatılmış, siyaset müessesesi

istikrarsızlığa mahkûm edilmiştir.

Reform önerimiz ile 1961 Anayasası’nda geçerli olan, bürokratik kurumların, siyaset üzerinde

bir vesayet makamı olarak kurgulanmasını reddediyoruz. Denetim adı altında, milli

irade üzerinde vesayet kuran anlayışı geride bırakarak, hukuki denetime tabi güçlü ve

etkin bir siyaset ve iktidar perspektifini benimsiyoruz.

1982 Anayasası da yine bir darbe dönemi ürünüdür. Önceki Anayasa’da yer alan bürokratik

kurumları ve vesayetçi bakışı korurken, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan hükümler

öngörmüştür. Bu Anayasa’da Cumhurbaşkanlığı makamının sorumluluğu olmamasına

karşın yetkileri çok geniş tutulmuştur.

Reform önerimizle siyasi aktör, kurum ve faaliyetleri baskı altına alarak etkisizleştiren,

yönetimde kilitlenmeye zemin hazırlayan, parlamento çoğunluklarını ve onun içinden

doğan hükümetleri çalışamaz hale getiren, böylece seçim mekanizmasını göstermelik

bir oyuna dönüştüren bu vesayetçi anlayışı ve melez hükümet modelini de reddediyoruz.

16 Nisan 2017 referandumuyla geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde ise Meclis

tamamen göstermelik bir kuruma dönüşmüş, tüm kararlar tek kişinin yetkisine verilmiş,

yürütme üzerindeki eksik denetim mekanizmaları dahi yok edilmiştir.

 

Bizler geçmişin bu dar kalıplarını reddediyoruz. Geçmişin tecrübelerinden istifade ederek

geçmiş uygulamaların ortaya çıkardığı demokrasi sorunlarına ve vesayetçi uygulamalara

imkan vermeyecek, milli iradenin tecelli ettiği, yargının bağımsız olduğu, yürütmenin

istikrarlı bir şekilde kurallara bağlı olarak ülkeyi yönettiği, temel hak ve özgürlüklerin

teminat altına alındığı, kurumsal kültürün hakim olduğu bir kamu yönetimi temin edecek

Güçlendirilmiş bir Parlamenter Sistemi inşa ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü devlet

ve Cumhuriyet tecrübesini demokrasi ile taçlandırmayı hedeflemekteyiz.

Bu yeni bir başlangıç ve yeni bir inşadır.

 

NEDEN GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM?

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en derin siyasi ve ekonomik krizlerinden birini yaşamaktadır.

Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar her geçen gün artarak etkisini ağır bir

biçimde göstermektedir. Eğitimden sağlığa, ekonomiden adalete, özgürlükten güvenliğe

akla gelen her alanda yaşanan çok yönlü kriz hali, vatandaşların sadece gündelik hayatlarını

olumsuz etkilemekle kalmamakta, geleceğe yönelik umutlarını da yok etmektedir.

Bu krizin en önemli sebebi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altındaki keyfi ve

kural tanımaz sistemsizlik ve yozlaşmış iktidardır.

Bizler, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni hazırlayan altı siyasi parti

olarak, cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak, adaleti tesis etmek, farklılıklarımızı

zenginlik kabul ederek bir arada özgürce yaşamak, toplumsal huzuru ve barışı sağlamak,

tüm vatandaşların insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesini güvence altına almak, çoğulcu,

demokratik bir Türkiye inşa etmek ve gelecek nesillere bu değerleri emanet etmek

için bir araya geldik.

Dünyanın ve ülkemizin demokrasi tecrübeleri ışığında bizler, ortak akıl ve uzlaşı ile hazırladığımız

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisi ile özgürlükçü demokratik bir

hukuk devleti tesis etmeyi hedefliyoruz.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, devletin karşısında bireyin “zayıf” konumda olmasının

önüne geçerek, bireyin kendini tanımlamasına ve belirlemesine imkân tanıyan, “insana

araç değil, amaç olarak” bakılmasını ve davranılmasını sağlayan özgürlükçü bir

sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, devletin tüm kurumlarının hiçbir ayrım yapmaksızın

tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğu çoğulcu bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, yasamanın yürütmeyi etkin şekilde denetlediği ve

millet iradesinin en yüksek oranda temsil edildiği, hükümet istikrarının sağlandığı ve yürütmenin

yasama önünde hesap verdiği, yargının tam anlamıyla tarafsız ve bağımsız olduğu,

kuvvetler ayrılığının güçlü bir şekilde tesis edildiği bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı,

düşüncelerin özgürce ifade edildiği, din ve vicdan özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın

haklarının, çocuk haklarının, çevre haklarının tam anlamıyla korunduğu özgürlükçü

bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, kamu yönetiminde eşitlik, tarafsızlık ve liyakatin

sağlandığı, yolsuzlukla etkin mücadele edildiği, düzenleyici ve denetleyici kurumların

bağımsızlıklarının sağlandığı, yükseköğretim kurumlarının demokratikleştirildiği, adil ve

tarafsız bir sistemdir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, siyasi makamların millete hizmetten başka bir amacının

olmadığı, bunu da yeni hazırlanacak Siyasi Etik Kanunu ile güvence altına alan şeffaf

ve hesap verebilir bir sistemdir.

Ortak idealimiz olan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi, tüm milletimize ve gelecek

nesillere huzur ve barış getirmesi inancıyla hayata geçirmeyi taahhüt ediyoruz.

 

-GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEMİN TEMEL ESASLARI  

 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile katılımcı, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin

gereklerine uygun, kuvvetler ayrılığı ilkesi ile etkin denge ve denetleme mekanizmalarına

dayanan bir hükümet sistemi modeli amaçlıyoruz.

Hükümet sistemimizde, temsilde adalet ile yönetimde istikrar ilkelerini eşit şekilde esas

almaktayız. Ülkemizin geçmişte yaşadığı acı tecrübelerden hareketle Meclis’i güçlendirirken

hükümeti zayıflatmama, hükümeti güçlendirirken de Meclis’i zayıflatmama kararlılığı

içerisindeyiz.

Önerdiğimiz bu sistemde birey, temel hak ve özgürlükler ve sivil toplum güçlendirilmekte;

yasama etkili, yürütme ve kamu idaresi ise hesap verebilir hale getirilmekte, yargı

bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin güvenceler tam olarak tesis edilmektedir.

 

DEVLETİN TEMEL ORGANLARININ GÜÇLENDİRİLMESİ

1. ETKİLİ ve KATILIMCI YASAMA

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temsil

yeteneği arttırılacak, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevleri etkili kılınacaktır.

Böylece yasama organının daha demokratik, daha etkin ve daha verimli olması sağlanacaktır.

Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde katılımcılık ön plana çıkarılacak, Meclis’in

bütçe hakkı tesis edilecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni her açıdan güçlendirmek

için parti içi demokrasi ve temsilde adalet ilkeleri tesis edilecek; siyasi partiler ve

seçim kanunlarında yapılacak düzenlemelerle siyasette şeffaflık ve dürüstlük güvence

altına alınacaktır. 

 

1.1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Giden Yolların Demokratikleştirilmesi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri 5 yılda bir yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin temsil gücünü arttırabilmek, temsilde adaleti ve çoğulcu

demokrasiyi sağlayarak millet iradesini Meclis’e etkili bir şekilde yansıtabilmek ve yürütmede

istikrarı temin etmek amacıyla seçim barajı %3’e düşürülecektir.

Seçim sistemi, nispi temsil sistemi olarak uygulanacaktır. Seçim çevreleri belirlenirken

yurt dışında mukim 6 milyonu aşan vatandaşımızın doğrudan Meclis’te temsilinin sağlanabilmesi

için yurt dışı seçim çevresi oluşturulacaktır.

Siyasi partilerin faaliyetlerinin, çalışmalarının, kendi iç işleyişlerinin ve karar alma süreçlerinin

çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun şekilde düzenlenmesi, demokratik işlevlerini

yerine getirebilmeleri bakımından büyük önem taşımaktadır.

Bu kapsamda, siyasi partiler ve seçim mevzuatı “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi

düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur.” şeklindeki anayasal kurala

uygun biçimde ve özellikle parti içi demokrasinin güçlendirilmesi amacıyla yeniden

düzenlenecektir.

Ayrıca, siyasi partiler hakkındaki yasal mevzuat ve yaptırım hükümleri, Avrupa İnsan

Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve Venedik Komisyonu

raporları gibi Avrupa Konseyi standartları ışığında, çoğulcu demokrasinin güvencesini

oluşturacak biçimde yeniden düzenlenecektir.

 

Siyasetin finansmanı konusu gerek özgür ve adil seçimler gerek siyasal etik ilkeleri bakımından

vazgeçilmez önemdedir. Bu nedenle siyasetin finansmanı şeffaflık, denetlenebilirlik

ve seçim harcamalarının saydamlığı ilkeleri çerçevesinde ayrıntılı biçimde düzenlenecektir.

Şeffaflık ilkeleri doğrultusunda, siyasi partilere ve adaylara yapılan belirli

miktarın üzerindeki bağışların ve seçim dönemlerinde yapılan tüm harcamaların kamuoyuna

açıklanması zorunlu tutulacaktır.

Siyasi partiler arasında adil rekabet koşullarının sağlanması ve demokratik siyasi hayatın

güçlendirilmesi amacıyla en son yapılan milletvekili genel seçiminde en az %1 oy alan

siyasi partilerin hazine yardımından faydalanması sağlanacaktır.

Her yıl bütçe kanununda siyasi partilere ayrılan hazine yardımının dörtte biri, yardıma

hak kazanan siyasi partiler arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. Hazine yardımının geri

kalanı, yardıma hak kazanan partiler arasında, en son yapılan milletvekili genel seçimindeki

oy oranlarıyla orantılı olarak bölüştürülecektir. 

 

1.2. Yasama Faaliyetlerinin Etkinleştirilmesi

 

Meclis çalışmalarında çoğulculuğun sağlanabilmesi için yeni bir Türkiye Büyük Millet

Meclisi İçtüzüğü hazırlanacaktır. Yeni İçtüzük ile yasama çalışmalarının katılımcı, etkin

ve şeffaf şekilde yürütülmesi sağlanacaktır. Bu kapsamda, komisyonların işleyişi, denetim

mekanizmalarının etkinliği ve muhalefetin söz hakkı demokrasinin gereklerine uygun

şekilde düzenlenecektir. Ayrıca, İçtüzüğün değiştirilmesi nitelikli çoğunluk şartına bağlanacaktır.

Yasama fonksiyonunun serbest, özgür ve bağımsız şekilde yerine getirilebilmesini sağlamak

amacıyla yasama bağışıklıkları yeniden düzenlenecektir. Bu kapsamda, yasama sorumsuzluğunun

kapsamı genişletilecek ve yasama dokunulmazlığının istisnaları açıkça

düzenlenerek belirsizliğe ve keyfiliğe son verilecektir. 

 

1.3. Kanun Yapım Süreçlerinin Demokratikleştirilmesi

 

Demokrasinin özüyle bağdaşmayan, milletvekillerinin parlamenter etkinliklerini zayıflatan

ve Meclis içerisinde katılımcılığı, tartışmayı ve müzakereyi etkisiz hale getiren torba

kanun uygulamasına son verilecektir.

Bakanlar Kurulu’nun kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, yetki kanununa dayanmak

ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından konusu, sınırları ve süresi yetki kanununda

açıkça belirtilmek şartıyla kabul edilecektir. Ancak temel hak ve özgürlükler,

kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyecektir.

 

Bu yetkinin, Anayasa’da öngörülen sınırlar çerçevesinde kullanılmasını temin etmek

amacıyla kanun hükmünde kararnameler, Meclis’in siyasi denetimine ve Anayasa Mahkemesi’nin

hukukilik denetimine tabi tutulacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’in yasama işlevini zayıflatan veto yetkisine son verilecektir.

Parlamentonun yasama işlevi üzerinde önemli bir sınırlandırma aracı olan bu yetki

kaldırılacak, Cumhurbaşkanı’nın kanun yapım süreçlerindeki yetkisi, yalnızca bir uyarı

niteliği taşıyan “geri gönderme yetkisi” ile sınırlı tutulacaktır.

Yasama komisyonlarının oluşumu ve işleyişi, yasama faaliyetlerinin niteliğini doğrudan

etkilemektedir. Bu kapsamda, Meclis komisyonlarında muhalefetin etkili şekilde temsil

edilmesi sağlanacak, milletvekillerinin yasama faaliyetlerine yönelik destek hizmetleri

arttırılacak ve komisyonlar teknik kapasite bakımından güçlendirilecektir. Ayrıca, komisyonların

çalışma yöntemlerini işlevsel hale getirecek tedbirler alınacaktır.

Kanunların müzakeresinde ve metinlerin olgunlaşmasında komisyon aşamasının ağırlıklı

bir yer tutması temin edilecek; bu konuda daha nitelikli kanun yapım sürecinin işletilmesi

için teklif ve tasarıların komisyonlarda görüşülmesi esnasında ilgili sivil toplum ve meslek

kuruluşları ile uzmanların görüşlerine başvurulması sağlanacaktır.

İçtüzük hükümleri ile komisyonlardaki ve Genel Kurul’daki açık görüşmeler canlı olarak

yayınlanacaktır.  

 

-Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Denetim Yetkisinin Güçlendirilmesi

 

Yasama organının yürütmeyi denetleyebilmesi, kuvvetler ayrılığının sağlanması bakımından

bir zorunluluk olduğu gibi parlamenter sistemin sağlıklı işleyebilmesinin de şartıdır.

Bu yetki, demokrasinin gerçekleştirilmesi hedefi ile de iç içedir. Dolayısıyla, şeffaf

ve hesap verebilir bir yönetim için Meclis’in millet adına yürütmeden bilgi alabilmesini,

aksaklıklar karşısında hükümete hesap sorulabilmesini sağlayacak araçlar arttırılacak

ve var olan araçlar etkili kılınacaktır.

Sözlü soru mekanizması belirli bir sürede cevap verilmesi zorunluluğu ile kabul edilecek,

bu denetim mekanizmasının etkili kılınması sağlanacaktır.

Yazılı soru önergesi mekanizması etkili kılınacaktır. Yazılı soru önergelerine süresi içerisinde

cevap verilmemesi halinde ilgili bakana yaptırım uygulanması sağlanacaktır.

Hükümet, Başbakan ve Bakanlar hakkında gensoru verme yetkisi tesis edilecektir. Hükümet

ile Başbakan hakkında gensoru, yapıcı/kurucu güvensizlik oyu şartına bağlanacaktır.

Genel Görüşme ve Meclis Araştırması mekanizmaları etkili kılınacaktır. Bir yasama yılında en az 20 gün gündemi muhalefet tarafından belirlenen genel görüşmeler açılabilmesi

mümkün olacaktır. Böylece Meclis, muhalefet partilerinin seslerini duyurabildiği,

millet meselelerinin serbestçe konuşulduğu ve tartışıldığı bir “müzakere organı” haline

getirilecektir. Kabul edilen Meclis Araştırması Komisyonu raporlarının takibi için izleme

yöntemi belirlenecektir.

Meclis soruşturması mekanizması hem yapısal hem de işlevsel olarak etkili hale getirilecektir.

Bu kapsamda, gerekli yeter sayılar düşürülerek meclis soruşturması etkinleştirilecek

ve Meclis’in denetim yetkisi güçlendirilecektir.

Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin gereği olarak, kamu kurum ve kuruluşlarının da

Meclis tarafından etkili şekilde denetlenmesi sağlanacaktır. Bu denetimin işlevsel olabilmesi

için Meclis denetimi kapsamında davet edilen kamu görevlilerinin davete icabet

etmesi zorunlu kılınacaktır.

Meclis Araştırma, Soruşturma ve Denetim Komisyonları’nın yapısı ve çalışma usulüne

dair düzenlemelerle bu komisyonların görevlerini etkili ve verimli şekilde yerine getirebilmeleri

sağlanacaktır.

Komisyonların yönetimine ilişkin olarak, Meclis’te yer alan tüm siyasi parti gruplarının

adil bir şekilde temsil edilmeleri temin edilecektir.

Komisyon faaliyetlerinin gereğine uygun şekilde yerine getirilmesini temin etmek amacıyla

Meclis denetimi kapsamında davet edilen herkesin davete icabet etmesi zorunlu

kılınacak; komisyonların çalışmalarının niteliğini arttırmak üzere gerekli bütçe ayrılacak,

komisyonlara uzmanların ve akademisyenlerin katılımı sağlanacaktır.

Yine bu kapsamda, devlet sırrı ve ticari sır kavramları, Meclis’in bilgi edinme ve denetim

yetkilerini engellemeyecek şekilde yeniden tanımlanacaktır.

 

1.5. Bütçe Hakkının Devredilmezliği

 

Vatandaştan toplanan vergilerin ne şekilde harcandığının etkili şekilde denetlenebilmesi

için Meclis’in bütçe hakkı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin devredilemez bir yetkisi ve

denetim aracı olarak düzenlenecektir. Bakanlıkların ve kamu kurumlarının bütçesinin,

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeden önce ilgili komisyonlarda görüşülmesi sağlanacaktır.

Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kesin Hesap Komisyonu kurulacak ve kesin hesap

kanun tasarılarının bu komisyonda görüşülmesi sağlanacaktır. Kesin Hesap Komisyonu’nun

Başkanı, ana muhalefet partisinden olacaktır.

Sayıştay raporlarının tamamının Kesin Hesap Komisyonu’na sunulması sağlanacaktır

 

2. İSTİKRARLI ve HESAP VEREBİLİR YÜRÜTME

 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile Türkiye Cumhuriyeti devletini ve milletin birliğini

temsil eden, tarafsız ve siyasi sorumluluğu olmayan Cumhurbaşkanı ile yürütmenin asıl

yetkili ve sorumlu kanadı olan, yasama organının içinden çıkan ve Meclis’e karşı siyasi

sorumluluğu bulunan Bakanlar Kurulu’ndan müteşekkil bir yürütme organı oluşturulacaktır.

Başbakan, Bakanlar ve Bakanlar Kurulu güçlendirilip etkili hale getirilecek ve hükümet

istikrarını sağlayıcı tedbirler arttırılacaktır.

2.1. Cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanı ile Meclis’in görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla Cumhurbaşkanı’nın

görev süresi 7 yıl olarak düzenlenecektir.

Cumhurbaşkanı’nın hem toplumun farklı kesimleri hem de Meclis’teki partiler karşısındaki

tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayabilmek için yalnızca bir dönem için seçilmesi

kuralı benimsenecektir.

Cumhurbaşkanlığı makamı, milletin ve devletin birliğini temsil eden, devletin başı sıfatıyla

temsili görev ve yetkilere sahip, tarafsız bir makam olarak düzenlenecektir. Cumhurbaşkanı

seçilen kişinin varsa partisi ile ilişiği kesilecek ve görevi sona eren Cumhurbaşkanı

aktif siyasette görev alamayacaktır.

Yürütmeye dair icrai yetkiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı siyasi sorumluluğu

olan Başbakan ve Bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulu tarafından kullanılacaktır.

Cumhurbaşkanı’nın istisnai nitelikte tek başına yapabileceği işlemler Anayasa’da düzenlenecektir.

Cumhurbaşkanı’nın icrai bir yetkiye sahip olmamasına paralel olarak görevi ile ilgili siyasi

sorumsuzluğu esas olacaktır. Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı’nın hukuki ve cezai sorumluluğuna

ilişkin esaslar Anayasa’da düzenlenerek yargılama makamı ve usulü açıkça

belirtilecektir.

 

2.2. Bakanlar Kurulu

 

Başbakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından parlamenter sistem gelenek

ve ilkelerine uygun olarak belirlenecektir. Başbakan’ın belirlenmesi bakımından, Cumhurbaşkanı

Meclis’te en çok milletvekiline sahip siyasi partiye hükümeti kurma görevini

verecektir. Hükümetin Anayasa’da öngörülen sürede kurulamaması halinde bu görev,

milletvekili sayısıyla doğru orantılı olarak diğer siyasi partilere sırasıyla verilecektir.

Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya ihtiyaç halinde milletvekili seçilme

yeterliliğine sahip olanlar arasından Başbakan tarafından atanacaktır. Bakanlar Kurulu,

Başbakanın başkanlığında toplanacaktır.

Yetkide ve sorumlulukta paralellik ilkesi gereğince Başbakan ve Bakanlar Kurulu Meclis’e

karşı sorumlu olacaktır. Buna göre Başbakan ve Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

karşı bireysel ve kolektif olarak sorumlu tutulacaktır.

Hükümetin kurulmasını kolaylaştırmak amacıyla hükümetin kurulmasında basit çoğunluk,

düşürülmesinde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğu

esas alınacaktır.

Hükümete istikrar kazandırmak için gensoru ile yapıcı güvensizlik oyu birleştirilecek, hükümetin

düşürülebilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üye tam sayısının salt çoğunluğuyla

yeni hükümetin seçilmesi şartına bağlı olacaktır. Böylece bir yandan hükümetin

düşürülmesi zorlaştırılırken diğer yandan olası hükümet krizleri de önlenecektir. Güçlendirilmiş

Parlamenter Sistemde yeni hükümetin kurulması güvence altına alınmadan

mevcut hükümet düşürülemeyecektir.

 

2.3. Olağanüstü Hal Yönetimi

 

Cumhurbaşkanı’nın ya da Bakanlar Kurulu’nun tek başına OHAL ilan etme yetkisi olmayacaktır.

OHAL ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na

ait olacaktır. Bu yetki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına tabi tutulacaktır.

OHAL rejiminin istisnai niteliğinin bir gereği olarak OHAL için öngörülen süreler kısaltılacaktır.

OHAL rejiminin keyfi bir yönetime dönüşmesine engel olmak amacıyla olağanüstü hal

kanun hükmünde kararnamelerine hukuk sistemimizde yer verilmeyecektir. Bu kapsamda,

olağanüstü halin hukuk devletinin güvenceleri çerçevesinde sürdürülmesini sağlamak

üzere, Olağanüstü Hal Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

 

3. BAĞIMSIZ ve TARAFSIZ YARGI

 

Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi, adaletin tesisinin asgari şartı, demokratik hukuk

devletinin güvencesi, hak ve özgürlüklerin teminatıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter

Sistemde yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayabilmek ve yargı organlarının hızlı,

etkin ve verimli çalışıp adil kararlar verebilmesini temin edebilmek adına Hakimler ve

Savcılar Kurulu yeniden yapılandırılacak, yüksek yargı kurulları ile yüksek yargı organlarının

yapıları, bağımsızlıkları ve demokratik meşruiyetleri güçlendirilecek ve yürütme

organının müdahalesini engelleyecek tedbirler alınacaktır.

 

3.1. Yargı Sistemi ile Hakimlik ve Savcılık Mesleği

 

Yargı bağımsızlığının tesisi için anayasal ve yasal düzenlemelerin yanında yapısal bir

dönüşüm gerçekleştirilecektir.

Hakimlik teminatı güçlendirilecek, hakimlere coğrafi teminat güvencesi sağlanacaktır.

Hâkimlik mesleği ile savcılık mesleği, tam bağımsızlık için, birbirinden ayrılacaktır.

Hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğuna ilişkin Anayasa

hükmü kaldırılacaktır.

Hakimlik ve savcılık meslekleri arasında geçiş ancak ilgilinin rızası ile mümkün olacaktır.

Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı Adli Kolluk Teşkilatı kurulacaktır.

Hâkim ve savcıların mesleğe kabullerinde ve yükselmelerinde objektif kriterler esas alınacaktır.

Özel yargılama usullerine ve özel yetkili mahkeme uygulamasına son verilecektir.

Sulh Ceza Hakimlikleri’nin görev, yetki ve işleyişleri hukuk devletinin gereklerine göre

yeniden düzenlenecektir.

Tutuklamanın istisna olması ilkesinin titizlikle uygulanması için gerekli tedbirler alınacaktır.

Hukuk eğitiminin kalitesini yükseltmek amacıyla hukuk fakültelerinin sayısı azaltılacak,

akademik kadroları ve müfredatı hususlarında kapsamlı iyileştirmeler yapılacaktır.

Yargılamanın her aşamasında ve duruşma salonlarının düzeninde iddia ve savunma arasında

“silahların eşitliği” ilkesinin uygulanması sağlanacaktır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanması, hukuk

devleti ve anayasanın üstünlüğü ilkesinin en önemli gereklerindendir. Bu kararların

uygulanmaması ya da uygulanmasının geciktirilmesi, hukuki güvenlik bakımından ciddi

 

bir sorundur. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları

ile uyumlu kararlar alınmasını ve bu mahkemeler tarafından verilen kararların

derhal uygulanmasını sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.

Hâkimlerin terfilerinde, kararlarını verirken özenli davranmalarını sağlamak amacıyla

verdikleri kararların Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla

uyumu temel ölçütlerden biri olarak kabul edilecektir.

Görevini kötüye kullanmak suretiyle Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararına sebep olup devleti tazminata mahkûm ettiren

ve zarara uğratan hâkimlere ve savcılara bu tazminat ve zararın rücu ettirilmesi sağlanacaktır.

 

3.2. Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu

 

Yargı sistemi içerisinde farklı görevlere ve konumlara sahip olan hâkimlik mesleği ile

savcılık mesleği birbirinden ayrılacak, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kaldırılacak,

Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacaktır. Böylece her

bir meslek grubu için görevin gereklerine uygun ayrı düzenlemeler ve güvenceler öngörülecektir.

Yüksek Yargı Kurulları’na üye seçimi, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması bakımından

önemlidir. Bu çerçevede, yüksek kurullarda çoğulculuğun, hesap verebilirliğin

ve demokratik meşruiyetin sağlanması için üyelerin yarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi

tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesi öngörülecektir. Nitelikli çoğunluk

şartının sağlanamaması halinde üyeler kura yöntemi ile belirlenecektir. Üyelerin diğer

yarısı ise Yargıtay, Danıştay, Türkiye Barolar Birliği, adli ve idari yargı birinci sınıf hakim

ve savcılar tarafından, kendi mensupları arasından doğrudan seçilecektir.

Bağımsızlık ilkesinin güçlendirilmesi için Adalet Bakanı ve Müsteşarı, Hakimler Kurulu’nda

yer almayacaktır.

Hukuk devleti olmanın gereği olarak Yüksek Yargı Kurulları’nın disiplin kararları da yargı

denetimine açık hale getirilecektir.

 

3.3. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği

 

Avukatlık mesleği, yargılama sürecinin temel unsurlarından biri olarak adalete erişim,

temel hak ve hürriyetlerin korunması ve hukuk düzeninin tesisi bakımından hayati öneme

sahiptir. Bu önemi dolayısıyla avukatlık mesleğinin bağımsız ve özgür bir şekilde yerine

getirilmesi temin edilecektir. Bu kapsamda, yargının kurucu unsuru olan savunma

(avukatlık mesleği), anayasal güvenceye kavuşturulacaktır.

Çoklu baro uygulamasına son verilecektir.

Baro ve Türkiye Barolar Birliği seçimlerinde temsilde adalet ilkesi esas alınacaktır.

 

3.4. Anayasa Mahkemesi

 

Anayasa Mahkemesi, anayasal düzenin, temel hak ve hürriyetlerin güvencesidir. Bu

önemi dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri genişletilerek güçlü ve etkili

denetim için Mahkeme yeniden yapılandırılacaktır. Temel hak ve hürriyetlerin daha

güçlü şekilde korunabilmesi için bireysel başvurunun kapsamı, konu ve başvurulabilecek

haklar bakımından genişletilecektir.

Kamu tüzel kişilerinin de bireysel başvuru hakkı kabul edilecektir. Anayasa Mahkemesi

organ uyuşmazlığı davaları bakımından da yetkilendirilecektir. Böylece yasama, yürütme,

yargı organları ile siyasi partiler ya da Anayasa’da düzenlenen kurumlardan biri, bir

diğer anayasal organ ya da kurumun anayasal yetkilerini aştığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne

başvurabilecektir.

Mahkemenin artan iş yükü karşısında çalışma usulü iyileştirilerek, bölüm ve üye sayısı

arttırılacaktır.

Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığını etkileyen unsurlardan biri, üyelerin seçilme yöntemidir.

Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi

tarafından, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, Türkiye Barolar Birliği ve Üniversitelerarası Kurul

tarafından belirlenen üç katı aday içerisinden üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilmesi öngörülecektir.

Üç üye ise üst düzey kamu görevlileri, öğretim üyeleri, en az 15 yıl mesleği icra etmiş serbest

avukatlar, birinci sınıf hakim ve savcılar ile en az 5 yıl raportörlük yapmış Anayasa

Mahkemesi raportörleri arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilecektir.

Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay tarafından belirlenecek adayların en az 5 yıl Yüksek Mahkeme

üyesi olarak görev yapmış olması şartı aranacaktır.

Mahkeme üyelerinin en az dörtte üçünün hukukçu olması zorunlu olacaktır.

Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açabileceklerin kapsamı genişletilecektir.

Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki siyasi parti grupları ve Meclis üye

tam sayısının onda biri kadar milletvekili tarafından iptal davası açılabilecektir.

 

3.5. Danıştay ve Yargıtay

 

Yargıtay üyeleri, Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu tarafından seçilecektir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Vekili, Yargıtay Genel Kurulu tarafından seçilecektir.

Danıştay üyelerinin dörtte üçü Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu tarafından, dörtte biri

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla seçilecektir.

Yüksek yargı organları üyeleri, yaş hadleri dolana kadar görevlerine devam edebileceklerdir.

 

3.6. Yüksek Seçim Kurulu

 

Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki niteliğine ilişkin tartışmalar uygulamada çeşitli sorunlara

yol açmaktadır. Bu nedenle, Yüksek Seçim Kurulu Anayasa’da yargı bölümü içerisinde

bir yüksek mahkeme olarak düzenlenecek, kurulun niteliği açıklığa kavuşturulacaktır.

Yüksek Seçim Kurulu, idari ve yargısal görevleri bakımından iki daireye ayrılacaktır.

Yargısal görevi olan kurul bir yüksek yargı organı olarak, idari görevi olan kurulun aldığı

kararlara yapılan itirazları da karara bağlayacaktır.

 

3.7. Sayıştay

 

Demokratik hukuk devletinin bir gereği olarak hesap verebilirliği sağlamak amacıyla

Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan Sayıştay, Anayasa’da bir yüksek mahkeme

olarak düzenlenecektir. Sayıştay’ın kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar, anayasal güvenceye

kavuşturulacaktır. Hesap verebilir ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla Sayıştay denetiminin

kapsamı, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içerecek şekilde genişletilecektir.

Üyelerinin tamamı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üçte iki nitelikli çoğunlukla

seçilecektir.

 

B. DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİNİN GÜÇLENDİRİLMESİ

 

Hukukun ve demokrasinin gerekleri ancak bireyin ve sivil toplumun güçlendiği, temel

hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla güvenceye kavuştuğu, ifade ve basın özgürlüğünün

sağlandığı, kanun önünde eşitlik ilkesinin hayata geçtiği, çevre değerlerinin ve haklarının

korunduğu, sosyal adaletin gerçekleştiği bir sistemde yerine getirilebilir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile;

• Çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü demokrasinin hâkim olduğu bir sistem oluşturulacaktır.

• Türkiye’nin hukuka bağlı, herkesin insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdüğü ve

sosyal refah standartlarına ulaştığı bir ülke haline gelmesi sağlanacaktır.

• Türkiye; kadınların, çocukların, gençlerin ve tüm vatandaşların geleceğe umutla

baktığı, toplumsal barış ve huzurun tesis edildiği mutlu bir ülke olacaktır.

• Kamu yönetimi; hukuka bağlı, liyakate dayanan, hesap verebilir ve sürdürülebilir

bir yapıya kavuşturulacaktır.

 

1. TEMEL HAK ve ÖZGÜRLÜKLER

 

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile hukuk devleti ve çoğulcu demokratik toplumun

gerekleri sağlanacaktır. Bu kapsamda, uluslararası sözleşmeler ve evrensel değerler

çerçevesinde temel hakların ve başta ifade ile basın özgürlüğü olmak üzere tüm özgürlüklerin

güvence altına alındığı; bireylerin ve sivil toplumun güçlendirildiği, çevre haklarının

ve sürdürülebilirliğin sağlandığı, kadın-erkek eşitliğinin tesis edildiği özgür ve demokratik

bir Türkiye inşa edilecektir.

Temel hak ve özgürlükler; dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet, siyasi ve sosyal aidiyet farkı gözetmeksizin

tüm insanlar için güvenceye kavuşturulacak ve iç hukukumuz uluslararası

standartlarla uyumlu kılınacaktır. Ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalar ortadan

kaldırılacaktır.

 

1.1. Düşünce ve İfade, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü ile Örgütlenme Özgürlükleri

 

Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi anlayışı esas alınarak temel hak ve özgürlüklere ilişkin

anayasal ve yasal güvenceler sağlanacak, hak ve özgürlüklerin kullanımına engel

teşkil eden uygulamalara son verilecektir.

Düşünce ve ifade, toplantı ve gösteri yürüyüşü ile örgütlenme özgürlüklerinin kullanımını

engelleyen ya da ölçüsüz şekilde sınırlandıran mevzuat yeniden düzenlenecek, demokratik

toplumun gereklerine uygun olarak bu özgürlüklerin üzerindeki her türlü baskıya

son verilecektir.

Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları gereğince

ifade özgürlüğü şiddete teşvik, nefret söylemi ya da kişilik haklarına saldırı durumları

dışında sınırlandırılamayacaktır.

İnternet mevzuatı, uluslararası standartlara uygun olarak ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak

ve kişilik haklarını ihlal etmeyecek şekilde yeniden düzenlenecektir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin mevzuat, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa

İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ışığında yeniden düzenlenerek bu hakla ilgili bildirim

uygulamasının idare tarafından keyfi şekilde kullanılması engellenecektir.

 

1.2. Din ve Vicdan Özgürlüğü

 

Din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alan demokratik laik hukuk devleti çoğulcu

toplum düzeninin temelidir. Herkesin inancına, kanaatine ve yaşam tarzına saygı duyulduğu,

kişilerin din, inanç ve yaşam tarzı fark etmeksizin özgürce yaşadığı, herkesin kendi

kimliğiyle ve kendisi olarak eşit şekilde toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katıldığı

bir sistem inşa edilecektir.

 

1.3. Kadın Hakları

 

Kadınlar; eğitim, çalışma hayatı ve karar alma mekanizmalarına katılma gibi büyük sorunlarla

ve eşitsizliklerle karşı karşıyadır. Çoğulcu demokratik siyasal sistemin inşası ve

güçlü bir toplum yapısı için kadının sosyal, siyasal ve ekonomik durumunun güçlendirilmesi

esastır.

Bu amaçla toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-

erkek eşitliğini sağlamak ve korumak öncelikli bir devlet politikası haline getirilecek;

bu konuda yasal ve yapısal gereklilikler sağlanacaktır.

Kadına yönelik şiddetle etkin şekilde mücadele edilecek, şiddetin önlenmesi adına uluslararası

sözleşmeler ve ulusal mevzuat hükümleri etkili şekilde uygulanacaktır. Kadına

karşı işlenen suçlarla ilgili Türk Ceza Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Failler

için caydırıcı cezalar öngörülecek, cezaların seçenek yaptırımlara çevrilmesi engellenerek

infazının derhal uygulanması sağlanacak, uygulanan indirim sebepleri yeniden

düzenlenecektir.

Eğitim müfredatına ilkokul birinci sınıftan itibaren insan hakları ve kadın-erkek eşitliği

dersleri konulacaktır.

Kız çocuklarının eğitim hakkı güvence altına alınacak ve bu hakka erişimin önündeki

tüm engeller kaldırılacaktır.

Adaletli bir çalışma hayatı için kadınların güvenceli çalışma, eşit işe eşit ücret, iş-özel

yaşam dengesinin kurulmasına yönelik, uluslararası standartlar doğrultusunda, gerekli

düzenlemeler yapılacaktır.

 

1.4. Basın Özgürlüğü

 

Basın özgürlüğü güvence altına alınacak, basının özgür bir şekilde görev yapacağı güvenli,

çoğulcu ve elverişli bir ortam sağlanacaktır. Bu kapsamda, gazetecilere karşı ceza

soruşturmasına gerekçe yapılan mevzuat, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi içtihatları çerçevesinde yeniden düzenlenecektir.

TRT ve Anadolu Ajansı, bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden yapılandırılarak

bu kurumların görevlerini gereğince ifa etmeleri sağlanacak; keyfi akreditasyon

kararları engellenecek, basın kartlarının verilmesinde ve mesleğe kabulde meslek kuruluşlarının

belirleyici olması sağlanacaktır.

Medya sahipliği ve finansmanı şeffaf hale getirilecek, medyada tekelleşme ve kartelleşmeyi

önlemek amacıyla yasal ve yapısal tedbirler alınacaktır. Basında tekel ve kartel

oluşmaması ve medya kuruluşlarının denetlenmesi amacıyla Rekabet Kurumu’na resen

inceleme yetkisi verilecektir.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun görevini bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirebilmesi

için yasal ve yapısal değişiklikler yapılacak, kurulun idari ve mali bağımsızlığı

güvence altına alınacaktır. Kurulun üyeleri, üye yapısında çoğulculuğu sağlamak üzere

alanında uzman kişiler ve meslek kuruluşları temsilcileri arasından Türkiye Büyük Millet

Meclisi tarafından nitelikli çoğunlukla seçilecektir.

Basın İlan Kurumu’nun yapısı ve üye seçimi basın özgürlüğüne uygun şekilde yeniden

düzenlenecek, kurumun görevini bağımsız ve tarafsız olarak yerine getirebilmesi için yasal

ve yapısal değişiklikler yapılacaktır.

 

1.5. Sivil Toplum

 

Sivil toplum, demokratik toplumun asli bir unsurudur.

Sivil toplum kuruluşlarına yönelik ayrımcılığa ve baskıya son verilecek, bu kuruluşların

özgürce çalışabileceği güvenli, çoğulcu ve elverişli bir ortam oluşturulacaktır. Sivil toplum

kuruluşlarının faaliyetlerini keyfi bir biçimde engelleyen düzenlemeler kaldırılacak,

demokratik toplumun gereklerine uygun düzenlemeler yapılacaktır.

Kamu kuruluşlarının karar alma süreçlerine ve çalışmalarına sivil toplum kuruluşlarının

katılımında “açık kapı ilkesi” esas alınacak, bu kuruluşların kamu yararı statüsü ve vergi

muafiyeti gibi desteklerden yararlanmasında eşit, adil ve şeffaf bir yöntem uygulanacaktır.

 

1.6. Sosyal Haklar

 

Her bir vatandaşımızın insanca bir yaşam sürdürebilmesi şartını sağlayan önlemlerin

alınması sosyal devlet anlayışının zorunlu bir gereğidir. Bu kapsamda refahın adil bölüşümü

sağlanacak, sosyal haklar ve devlet yardımları insan onuruna yaraşır hak temelli

bir yükümlülük olarak güçlendirilecektir.

Engelli vatandaşlarımızın çalışma hayatı dahil toplumsal hayatın tüm alanlarına tam katılımlarının

önündeki engeller kaldırılacaktır.

 

1.7. Çevre Hakları ve Sürdürülebilirlik

 

Sağlıklı bir ekosisteme sahip dünyaya doğma hakkı gelecek nesillerin hakkıdır. Oysa küresel

ekolojik kriz, hızlı ve yıkıcı etkileriyle her zamankinden daha görünür bir sorun haline

gelmiştir. Ormanların yok olması, sera gazı emisyonlarının artması, yenilenemeyen

kaynakların tükenmesi, su kaynaklarının kirlenmesi, çölleşme, su baskınları ve iklim değişikliği

gibi çeşitli sorunlara yol açan ekolojik kriz, mevcut ve gelecek nesilleri etkilediği

gibi bütün canlı yaşamı ve doğa üzerinde büyük bir tahribata yol açmıştır. Nitekim iklim

krizi, aşırı hava olayları, ekosistemlerin yok olması, gıda güvenliği ve temiz su kaynaklarının

yok olması, 21. yüzyılda insanlığı tehdit eden temel konular olarak öne çıkmaktadır.

Bu amaçla çevre haklarına ilişkin anayasal ve yasal düzenlemeler uluslararası hukukla

uyumlu hale getirilecek, Anayasa’da doğal yaşam kaynakları ve çevrenin korunması konusundaki

devletin yükümlülükleri açık şekilde düzenlenecektir.

Devlet, toplum sağlığının korunması ve refahının sağlanması amacıyla içme suyu kaynaklarını,

tarım alanlarını, ormanları ve hayvanları korumakla; hava ve deniz kirliliği ile

çölleşme başta olmak üzere diğer bölgesel iklim krizlerine karşı mücadele etmekle ve

düzenli kentleşmeyi sağlamakla yükümlü kılınacaktır.

Tarafı olduğumuz Paris İklim Anlaşması’nda öngörülen küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki

artışı 2 derece ile sınırlandırma ve mümkünse 1,5 derecenin altında tutma hedefini

gerçekleştirmeye yönelik etkili düzenlemeler yapılacaktır. Bu kapsamda enerji

sisteminde yenilenebilir enerji ve iklim dostu teknolojilerin oranı arttırılacaktır. Sanayi,

ulaşım, inşaat, tarım, atık yönetimi gibi çeşitli sektörlerde iklim hedeflerine ulaşmaya

yönelik dönüşümler gerçekleştirilecektir. Söz konusu hedeflerin sağlanmasına yönelik

etkili tedbirler alınacaktır.

Okul öncesi eğitimden başlayarak bireylerde pratik alışkanlıklar oluşturmayı hedefleyen

güçlü bir çevre bilinci verilmesi sağlanacak, çevresel sorunlar hakkındaki toplumsal farkındalık

arttırılacaktır.

Yargı sisteminde çevre konusunda uzmanlaşmış yargıçların görev yapacağı “Çevre Mahkemeleri”

kurulacaktır.

 

2. KAMU YÖNETİMİ

 

Yürütme organının oluşumunda ve yapısında yapılan değişiklikler ışığında, Güçlendirilmiş

Parlamenter Sistem ile adil ve tarafsız bir kamu yönetimi oluşturulacak, idarenin

şeffaf ve hesap verebilir olması sağlanacak, yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları

arttırılacak, yolsuzlukla mücadele için yasal ve yapısal düzenlemeler yapılacaktır.

 

2.1. Kamu Yönetimi İlkeleri

 

Kamu yönetimi; eşitlik, tarafsızlık, liyakat, hukuka uygunluk, etkililik ve şeffaflık ilkelerine

göre vatandaş odaklı bir biçimde örgütlenecektir.

Devletin her kademesinde açıklık, şeffaflık, denetlenebilirlik ve hesap verebilirlik ilkelerinin

gerekleri yerine getirilerek iyi bir yönetişim tesis edilecektir.

Tüm kamu kurumları, fonksiyon ve etkinlikleri gözden geçirilerek ihtiyaçlar doğrultusunda

yeniden yapılandırılacaktır. Paralel tüm kurum ve kurulların faaliyetlerine son verilecektir.

Kamu yönetiminde kadın yöneticilerin sayısı arttırılacaktır.

 

2.2. Kamuya Alımda Liyakat ve Mülakat

 

Kamu görevine alınmada her kademede liyakat ve eşitlik ilkeleri hâkim kılınacak, şeffaflık

sağlanacaktır.

Mülakat uygulamalarına son verilecek, yazılı sınav sonuçları esas alınacaktır. Yazılı sınavda

en yüksek puan alandan başlamak üzere personel alımı yapılacaktır. Yapılacak

işin niteliği gereği sözlü mülakat yapılması zorunlu haller istisnai olarak kanunla düzenlenecektir.

Bu sözlü sınavlarda adaylara yöneltilecek sorular kura usulüyle belirlenecek,

sözlü sınav ve mülakatlar kayda alınacaktır. İdarenin her işleminin yargıya tabi olması

ilkesi gereğince, ilgilinin sınava karşı yasal yollara müracaatı halinde bu kayıtlar yargı

organı tarafından dikkate alınacaktır.

 

2.3. Yolsuzlukla Etkin Mücadele

 

Yolsuzlukla etkin mücadele edilebilmesi için toplumsal farkındalık ve duyarlılık arttırılacak,

yolsuzlukla mücadeleye yönelik mevzuat, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)’

nun tavsiye kararlarıyla tam uyumlu hale getirilecek; idari, yargı ve Türkiye Büyük

Millet Meclisi denetimi etkinleştirilecektir.

Yolsuzluklara yönelik denetimin etkinliğini arttırmak için ulusal denetim standartları

belirlenecektir.

 

Kamu İhale Kanunu yenilenecek, ihale mevzuatı tek kanunda düzenlenecektir. İhale ve

satın alma süreçlerinin kamuoyuna açık bir şekilde yapılması sağlanacaktır. Kamu alımları

ve ihalelerde rekabeti ortadan kaldıran, ihaleyi istisna, keyfiliği kural haline getiren,

yolsuzluk kapısını açık tutan istisna ve muafiyet hükümleri kaldırılacaktır. Kamu ihalelerinde,

ihalenin her aşamasında ve ihale sonrasında eşitlik ilkesine uygun hareket edilecektir.

Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) yeniden yapılandırılarak mali suçlarla mücadelede

daha etkili kılınacaktır.

 

2.4. Yerel Yönetimler

 

Yerel ihtiyaçlar, nüfus artışı, çevresel sorunlar ve vatandaşların talep ve beklentilerindeki

çeşitlilik, kamu hizmetlerindeki verimlilik ve etkililik dikkate alınarak yerel yönetimlerin

yetki ve sorumlulukları arttırılacaktır.

Yerel yönetimlerde iyi yönetişimin gereği olarak demokratik katılım, şeffaflık ve hesap

verebilirlik ilkeleri hâkim kılınacaktır. Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki idari

denetiminin sınırları açıkça belirlenecek ve yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet

uygulamalarına son verilerek yeni bir merkez-yerel dengesi kurulacaktır.

Yerel yönetimlerin gelirleri ile ilgili yeniden düzenleme yapılacak, borçlanma ana gelir

kaynağı olmaktan çıkarılacak, yerel yönetimlere genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan

pay arttırılacak ve öz kaynaklarını arttırma imkanı sağlanacaktır.

Seçimle gelenin seçimle gitmesi güvence altına alınacak, yerel yönetimlerde seçme ve

seçilme hakkını yok sayan kayyum uygulamalarına son verilecektir.

Seçilmiş yöneticilerin görevlerine bir yargı kararı olmadıkça son verilemeyecektir. Görev

suçları sebebiyle hakkında soruşturma başlatılan yerel yöneticilerin geçici olarak görevden

uzaklaştırılmaları da ancak yargı kararı ile mümkün olacaktır. Seçilme yeterliliğini

kaybeden ya da geçici olarak görevden uzaklaştırılan belediye başkanı yerine yeni başkan,

belediye meclisi tarafından seçilecektir.

Yerel yönetimlerin meclislerinin bütün toplantılarının kamuya açıklığı ilkesi kurumsallaştırılacaktır.

Kentin geleceğini ilgilendiren önemli karar alım süreçlerine muhtarların, meslek kuruluşlarının,

sivil toplumun ve bilim insanlarının katılımı sağlanacaktır.

 

2.5. Akademik Özgürlük ve Üniversiteler

 

Yükseköğretimde bilimsel üretimin ve özgür düşüncenin engellenmesine son verilecek,

özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturulacaktır. Araştırma ve eğitim-öğretimde kalite arttırılacak,

akademik özgürlüğün tesisi için gerekli güvenceler sağlanacaktır. Üniversitelerin

bilimsel özerkliğinin yanında idari ve mali açıdan özerklikleri de anayasal güvence altına

alınacaktır.

Yükseköğretim Kurulu kaldırılarak yerine koordinasyon görevi ile sınırlandırılmış ve üyelerin

seçim usulü demokratik meşruiyet esasına dayanan üniversiteler arası bir kurul

tesis edilecektir.

Rektör ve dekan atamaları yeniden düzenlenecektir. Buna göre öğretim üyeleri kendi

üniversitelerinin rektörünü aday olan öğretim üyeleri arasından seçecektir. Dekanların

öğretim üyeleri tarafından yapılacak seçim sonrasında rektör tarafından atanması kuralı

benimsenecektir. Dekan adaylarının uzmanlık alanlarının ilgili fakültenin niteliğine uygun

olması esas alınacaktır.

 

2.6. Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar

 

Düzenleyici ve denetleyici kurumların oluşumunda ve çalışmasında iyi yönetişimi sağlamak

adına liyakat, şeffaflık, tarafsızlık, çoğulculuk, hesap verebilirlik ve ulaşılabilirlik

ilkeleri esas alınacaktır. Kurumlar idari ve mali özerkliğe kavuşturulacaktır. Kurumların

bağımsızlıklarının tesisi ve yürütmenin müdahalelerine karşı korunmaları için yasal ve

yapısal önlemler alınacaktır.

Kurumlara atanacak üyelerin yetkinliklerini nesnel olarak ortaya koyacak kriterler belirlenecektir.

Para politikası ve mali politikaların belirlenmesi ve uygulanması işlevlerini ifa

eden kurumların üye ve başkan seçimi, en fazla iki dönem olmak üzere uzmanlık esasına

riayet edilerek Bakanlar Kurulu tarafından yapılacaktır. Bu kişilerin istifa, hastalık vb.

nedenler dışında görevden alınmamaları teminat altına alınacaktır. Bunun dışındaki kurumlara

yapılacak atamalar ile kurumların denetiminde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin

daha belirleyici ve etkin olması sağlanacak, kurumların üye yapılarında çoğulculuk esas

alınacaktır.

Düzenleyici ve denetleyici kurum personellerinin görevleri sırasında tâbi oldukları yasaklar

ile görevden ayrıldıktan sonra kamu görevi ile bağlantılı sektörlerde hangi şartlarda

çalışabileceklerine dair ayrıntılı yasal düzenleme yapılacaktır.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başta olmak üzere, düzenleyici ve denetleyici kurumların

bağımsızlığını zedeleyecek hiçbir uygulama ve düzenlemeye müsaade edilmeyecektir.

 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın tam bağımsızlığının sağlanması için yasal ve yapısal

önlemler alınacak, bankanın araç ve operasyon bağımsızlığı siyasi müdahalelere

karşı korunacaktır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, para politikasının uygulanmasında

tek karar merci olacaktır.

Kamu Denetçiliği Kurumu; tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetim ve resen soruşturma

yetkileriyle donatılacak, kurumun bağımsızlığı tesis edilecektir. Baş denetçi Türkiye

Büyük Millet Meclisi tarafından nitelikli çoğunlukla seçilecektir.

İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, “Paris İlkeleri” gereğince özerk ve uzman bir insan hakları

koruma ve ilerletme kurumu olarak yeniden yapılandırılacaktır.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun çalışmalarını uluslararası alandaki gelişmeler ve Avrupa

Birliği’nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) kapsamında etkin ve verimli bir

şekilde yerine getirmesini sağlayacak tedbirler alınacaktır.

 

3. SİYASİ ETİK KANUNU

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, bakanların, kamu görevlilerinin ve siyasi makam

sahiplerinin yolsuzluklarını önleyecek mevzuatın yetersiz olması ve var olan hükümlerin

uygulanmaması nedeniyle siyasette şeffaflık sağlanamamış, rüşvet ve yolsuzluklar

engellenememiştir. Bu doğrultuda Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile Türkiye Büyük

Millet Meclisi üyelerinin, bakanların, siyasi parti genel merkez yöneticilerinin ve belediye

başkanlarının görevlerini yerine getirirken uymaları gereken siyasi etik ilkelerinin düzenlenmesi

amacıyla Siyasi Etik Kanunu hazırlanacaktır.

Bu Kanun’da söz konusu kişilerin etik davranış ilkeleri, görevleri ile bağdaşmayan işler,

mal bildiriminde bulunması, çeşitli çıkar çatışması durumlarında beyan yükümlülüğü,

hediye alma yasağı ve etkili bir denetim ve yaptırım sistemi hususları Avrupa Birliği

Müktesebatı ve ilkeleri ile Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)’nun

Tavsiye Kararları’na uygun olacak şekilde ayrıntılı olarak düzenlenecektir.

Kanun kapsamındaki kişilerin görevlerini yerine getirirken; adalet, eşitlik, dürüstlük, ayrımcılık

yapmama, objektiflik, açıklık, şeffaflık, hesap verebilirlik, genel yararı gözetme,

konum, unvan ve yetkilerini kullanarak kişisel menfaat sağlamama, çıkar çatışması olacak

hallerden kaçınma, yasama faaliyetlerini etkilemeye dönük girişimlere ilişkin açıklık

ve şeffaflık ilkelerine göre hareket etmesi sağlanacaktır.

Kanun kapsamındaki kişilerin; görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları

veya üçüncü kişiler lehine etik dışı aracılıkta bulunması, akraba, eş, dost veya diğer tanıdıklarını

kayırması, herhangi bir nedenle ayrımcılık yapması engellenecektir.

Kanun kapsamındaki kişiler; iş ve işlemlerinde dil, din, mezhep, felsefi inanç, siyasi düşünce,

ırk, cinsiyet, bölgecilik ve benzeri sebeplerle ayrım yapamayacak, temel hak ve

özgürlüklere aykırı eylem ve söylemler ile kanun önünde eşitliği engelleyen davranış ve

uygulamalarda bulunamayacaktır.

Kanun kapsamındaki kişilerin mal beyanlarını yenileme süresi kısaltılarak, 2 yılda bir mal

beyanı vermeleri öngörülecektir. Beyan yükümlülüğünün kapsamı genişletilerek kişiler

görevleri ile ilgili çıkar çatışması oluşturan ya da oluşturabilecek durumları, kendilerine

sunulan imkânlar ile bu imkânların kullanım alanları ve görevle bağdaşan işleri de ilgili

makama bildirmekle yükümlü kılınacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ve bakanların davranışlarında kamu yararını gözetmesi,

kişisel çıkarla kamu yararının çatışmasından kaçınması sağlanacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görevleri ile bağdaşmayan işler açıkça düzenlenecek

ve yaptıkları işlerden edindikleri gelirlere de beyan yükümlülüğü getirilecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin; yürütme organının teklif, inha, atama ya da ona

 

masına bağlı resmi veya özel işlerde görevlendirilmeleri engellenecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri görev süreleri boyunca elde ettikleri gelirleri beyan

etme şartıyla serbest meslek ve ferdi işletme faaliyetlerinde bulunabilecektir. Ancak bu

görevler esnasında milletvekilliği unvanlarını kullanmalarına izin verilmeyecektir.

Bakanlar, görev süreleri boyunca serbest meslek ve ferdi işletme faaliyetinde bulunamayacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ve bakanların konuşma ve katılımlarına karşılık

ücret veya bağış aldıkları durumlarda belirli bir miktarı aşan meblağlarda beyan yükümlülüğü

öngörülecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve bakanlar, asgari ücretin 1/10 değerinin üstünde

değere sahip hediyeleri beyan etmekle yükümlü tutulacak, bu görevlerin kişinin kendisi

ya da yakınlarına menfaat sağlama aracı olarak kullanılması önlenecektir. Hediye kabul

etme yasağına ilişkin istisnalar yönetmelikte açıkça belirlenecektir.

Kanun kapsamındaki kişilerin beyanlarının doğruluğuna ilişkin etkili bir denetim sistemi

oluşturulacaktır.

Siyasi etik ilkelerinin etkili olarak uygulanmasına ilişkin kurumsal yapılanma tesis edilecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partiler bünyesinde siyasi

etik kurulları oluşturulacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde Siyasi Etik Komisyonu kurulacaktır. Komisyon,

milletvekilleri ve bakanlar için siyasi etikle ilgili bilgilendirici çalışmaların yapılması ve

siyasi etik kurullarının incelediği başvurulara karşı itirazların incelenmesi konularında

görevli olacaktır.

Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin oy oranlarına göre temsil edildiği komisyon,

resen ya da başvuru üzerine inceleme ve araştırma yapabilecektir. Komisyona olay ve

kişiler hakkında somut bilgi ve bulgulara dayanarak herkes tarafından başvuru yapılabilecektir.

Komisyon, siyasi parti gruplarının yüzde oranlarına göre kendi üyeleri içinden bir başkan,

iki başkanvekili, bir sözcü ve bir katip seçecektir. Bu seçim, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla

toplanan komisyonun, toplantıya katılanlarının salt çoğunluğunun gizli oyuyla

yapılacaktır.

Komisyon tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve bakanlar hakkında etik ilkelere

aykırı davrandığının tespit edilmesi halinde uyarma, kınama, idari para cezası ya

da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil edecek heyetlerde süreli olarak görev alamama

kararları verilebilecektir. Mal beyanı yükümlülüğüne aykırı hareket eden Türkiye Büyük

 

Millet Meclisi üyeleri hakkında 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla

Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacaktır. Üyelikle bağdaşmayan

herhangi bir hizmeti veya görevi sürdürmekte ısrar eden üyeler hakkında üyeliğin

düşmesine komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurulca karar verilecektir. 

 

DEVA Partisi Ceyhan  İlçe Başkanı Mehmet Çakır ve İlçe Başkan Yardımcısı Uğur Karataş, ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek  başarı dileklerini ilettiler.

Ziyaret günün anısına çekilen fotoğraflarla son buldu.